Tedavi

Tedavi

     Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturabilmektedir. Bu asitler, dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına ve diş hekimlerinin kavite dedikleri oyuklara neden olmaktadırlar.

Diş çürüğünün başlıca 4 etkeni vardır:

  • *Bakteri plağı (Diş plağı adı da verilir,)
  • *Karbonhidratlı gıdalar (Şeker, un… gibi,)
  • *Bünyesel etkenler (Dişin yapısı. tükürüğün bileşimi… gibi,)
  • *Zaman (çürük yapıcı etkenlerin ne kadar uzun süre ağızda bulunduğu)

      Diş çürüğünde diş hekimine başvurmayı gerektiren en önemli belirti hassasiyettir. Hassasiyet; soğuk, sıcak, tatlı veya ekşiden olur. Hassasiyetin şiddeti kişiden kişiye değişir ve etken ortadan kalkınca ağrıda geçer ve bu aşamada diş dolguyla kurtarılabilir. Fakat tedavi edilmeyen çürüklerde ağrılar bir süre sonra sürekli olmaya başlarlar ve bu çürüğün daha derin tabakalara gitmesi anlamını taşır. Artık kanal tedavisi veya diş çekimi aşamasına gidilmiştir, çünkü geç kalınmıştır.

      Çürük, daima dişin yüzeyinden başlar ve ilerleyerek dentin tabakasına erişir. Dentin, mineden daha fazla yumuşaktır. Bu nedenle çürük bu tabakada daha çabuk yayılarak dentini bir burgu gibi deler ve pulpaya (sinire) ilerler. Fakat, çürüğün ilerleme hızı, kişiden kişiye ve dişten dişe çok değişir.


            Çürükten Korunma

      Çürükten korunmak için dişler sabah kahvaltıdan sonra gece yatmadan önce bütün diş yüzeylerine temas edecek şekilde güzelce fırçalanmalıdır. Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde birikir. Dişlerin iç yüzeyleri, dış yüzeyleri, çiğneyici yüzeyleri ve dilin üstü fırçalanmalı ve ara yüzlerde diş ipi kullanılmalıdır.

       Diş ipi kullanımı çok önemlidir. Diş fırçası dişin her yüzeyine ulaşamamaktadır ve iki dişin arasını temizleyememektedir. Bu yüzden dişler fırçalandıktan sonra diş ipi ile ara yüzeyler temizlenmelidir. Yoksa fırçaladığınız yüzeyler sağlıklı temiz kalırken iki dişin arasına sıkışan yiyecek artıkları sebebiyle çürük oluşmaktadır.

       Şekerli gıdalardan ve kola gibi hem şeker hemde asit içeren içeceklerden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır. Bu tür gıdalar tüketildikten sonra dişler güzelce fırçalanmalı şayet fırçamız yanımızda değilse artıkları diş yüzeyinden uzaklaştırmak için ağız suyla çalkalanmalıdır. Fakat bilinmelidir ki bu tür yiyecekler tüketildiği sürece çürük oluşmaktadır.

      Şekerli yiyecekleri ana öğünlerde tüketmeye çalışmak ve yemek aralarında bir şey yememeye gayret etmek de diğer bir önlemdir. Özellikle gece yatmadan önce yapılan atıştırmalar, en tehlikeli alışkanlıklardır. Çünkü gece uykuya dalmakla birlikte tükürük akışı da biter, yani ağzın kendi savunma mekanizması da ortadan kalkar ve çürüğe direk davetiye çıkarılmış olur. 

      Diş hekimine muntazam aralıklarla başvurmak bir çürüğü önlemek ya da erken yakalamada en iyi yoldur. Ayrıca sıcak ve soğuğa duyarlı dişler ya da ağrılı dişlerde veya tebeşirimsi renkte (beyaz leke) olan başlangıç çürükleri, kahverengi renklenmeler ve oyuklar gibi durumlarda vakit geçirilmeden hekime başvurulması tedavinin şeklini değiştirecek ve zorluğunu azaltacaktır.

       Şekerli ve unlu yiyeceklerle bakterilerin buluşması sonucunda çürükler oluştuğuna göre herkes için bir tehlike var demektir. Ancak beslenmelerinde karbonhidratlı ve şekerli yiyeceklerin oranı çok yüksek olanlar bir de sularında florür oranı çok düşükse çok daha fazla çürük tehlikesi altındadırlar.

       Bakteri plağı tarafından oluşturulan aside karşı tükürük doğal bir savunma mekanizması oluştursa da tek başına çürüğü önleyemez. Tükürük akışını ve miktarını azaltan hastalıklar ya da ilaçlar da çürük oluşumunu hızlandırmaktadırlar. Bu nedenle de diş hekimleri tükürük akışını artırdığı için şekersiz sakızları sıklıkla önerirler.

      Kola gazoz gibi asitli ve şekerli içecekler hem çürük oluşumuna sebep olur hemde dişlerde aşınmaya sebep olurlar.

     Ayrıntılı OHM için (Oral Hijyen Motivasyonu) tıklayınız.

     

     Diş çürükleri başlangıç,orta düzey ve ileri düzey olarak sınıflandırılabilir.

     Başlangıç düzey: Micro invazive yöntemlerle çürük başlangıcı elimine edilip, fissür örtücü, akışkan kompozit, flor tatbiki gibi koruyucu yöntemlerle önlenebilir.

     Orta düzey: (Bu dişler hafif dereceli sıcak soğuk hassasiyeti ve şekerli,tatlı yiyeceklerde hassasiyet gösterir.) Kompozit yada porselen dolgularla restore edilir.

     İleri düzey: (Bu dişlerde anormal sıcak soğuk hassasiyetleri, kendiliğinden başlayan, zonklayıcı tarzda ve genelde gece artan ağrılar ve hatta ağrı kesicilerin bile yetersiz kaldığı ağrılar mevcuttur.) Bu semptomlar çürüğün dişin pulpasına (sinirlere) ulaştığını gösterir.

     

       KUAFAJ:

     Bazen çok derin bir dolgu, dişi kanal tedavisi yapmadan kurtarmaya yeterli gelebilir ki buna kuafaj denir. (Dişin  siniriyle dolgu arasına koruyucu bariyer konması işlemi) Dişi kanal tedavisi ile Devital (cansız) hale getirmektense kuafaj ile kurtarmak daha sağlıklı olacaktır. Kuafaj ile kanal tedavisi arasında tercih yapmak gerekirse kuafaj yapmak daha sağlıklıdır. Fakat geç kalınmış ise o zaman diş çekimi ile kanal tedavisi arasında tercih yapılır. O zaman da dişi çekmek yerine kanal tedavisi yapılması daha uygun olacaktır.

     Dişin siniri dolgu altında vital (canlı) kaldığı ve dolguda direk sinire temas ettiği için ilk günler ve haftalarda soğuk hassasiyeti görülmesi normaldir. Belli süreden sonra (4-6 ay) hala soğuk hassasiyeti varsa veya kuafaj sonrası dişte aşırı ağrılar başlamış ise o zaman kanal tedavisine başlanır. Burada kuafaj denenmesindeki amaç dişi devital (cansız-ölü) hale getirmemektir.

   

 AMALGAM-KOMPOZİT-PORSELEN DOLGULAR

      Amalgam dolgular siyah ve estetik olmayan rengi sebebiyle günümüzde tercih edilmemektedir. 40-50 yıl önceki amalgam dolgu ile günümüzdeki amalgam dolgular aynıdır. İçeriğindeki civadan ötürü bazı spekülasyonlara sebep olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü' nün (WHO) verilerine göre şu anda (2020) amalgamla ilgili herhangi bir komplikasyona veya yan etkiye rastlanmamıştır. Amalgam ağızda 25-30 yıl süreyle kullanılan çok sağlıklı ve sağlam dolgulardır. Günümüzde amalgamın tercih edilmemesinin sebebi estetiktir. Amalgam dolgu yerine kullanılan kompozit dolgular doğru tatbik edildikleri takdirde amalgam kadar sağlam olabilmektedir. Bunun için günümüzde genelde kompozit veya porselen dolgular tercih edilmektedir. Amalgamın tek dezavantajı çok büyük dolgularda uzun yıllar sonra dişte çatlağa sebep olması olabilir.

      Kompozit dolgular estetik görüntüsü sebebiyle tercih edilmektedir. Ön ve arka dişler için ayrı ayrı kullanılan kompozitler vardır. Ön dişlerde kullanılan kompozitler daha estetik iken arka dişte kullanılan kompozitlerin daha sağlam olması için doldurucu içeriği fazladır. Yani kompozitlerin ağız içinde değişik kullanım alanlarına göre farklı tipleri vardır ve bu sistem yıllar içinde sürekli gelişmiştir. Aynı zamanda kullanılan kompozit dolguyu dişe yapıştıran BONDİNG SİSTEMİ önemlidir.

      Kompozit dolguyu uygulama aşamaları amalgama göre çok daha hassastır. Bu aşamalarda yapılacak herhangi bir eksiklik kompozit dolgunun amalgamdan daha zayıf olmasına sebep olacaktır. Asitleme süresi, asidi yıkama süresi, kullanılan bondun tipi-kalitesi, kompozitin tabakalar halinde konulması, kullanılan ışık gücünün yeterli olup olmaması, ışığı yeterli sürede tutma vb gibi çok önemli aşamalarda hata yapmamak gerekir.

      Porselen (Seramik) dolgular  Cad-Cam sistemi ile yapılan dolgulardır. Kompozitin kırılmaya, aşınmaya ve renklenmeye karşı direnci çok iyi değildir. Onun için çok büyük madde kaybı olan dişlerde tercih edilir. Porselen blok şeklinde olduğu için özellikle büyük çürüklerde çok daha uzun ömürlü ve sağlam olur. (Porselen kayadan bir parça koparılmış gibi iken kompozit sahil kumunun birleştirip taş yapmaya benzer.) Aşırı harabiyetten ötürü dişlerine kron yaptırmak istemeyen hastalar için son çaredir. Ekonomik olarak diğerlerine göre pahalı olmaları tek dezavantajıdır. bknz: Cad-Cam

Değerlendirmeler

Bir yorum yazın

Tedavi

Tedavi